Selanik il sınırları içine girmeye başladığımızda bizi
sağlı sollu kapanan fabrikalar karşıladı. Bu kadar çok kapanan fabrikanın
olmasına şaşırdık açıkçası. Daha sonra şehre doğru ilerledikçe gerçek bir hayal
kırıklığına uğradık. Çünkü Atamızın doğduğu evin olduğu şehri çok güzel hayal
etmiştik ama evler yıkık döküktü, kirli ve boyasızdı. Her binanın altına
yapılmış olan grafitiler dışında gerçekten hiç renk ve boya yoktu. Bu
yüzden bizde turistik bir yerin böyle olmaması gerektiğini rehberimize söyledik o
da “Yunan milleti üşengeç, ayrıca binaların dışına önem vermiyorlar zaten
ekonomik krizdeler.” dedi. Yol ilerledikçe rehberimiz bize Selanik hakkında
bilgiler verdi. Anlattığına göre Selanik şehri 1917 yılında Türk ve Yahudi
nüfusunun yoğun olduğu (O zamanlar Rumlar azınlık durumundaymış
Selanik'te.) 1.000.000 metrekarelik bir alan (şehrin %32'si) 32 saat
süren yangında (Neden olduğu belli değil ama bir söylentiye göre azınlık
durumunda olan Rumlar Türklerden ve Yahudilerden kurtulmak için yapmışlar) yanmış,
9500 ev kullanılmaz hale gelmiş. Selanik iki bölgeye ayrılıyormuş eski
şehir ve yeni şehir olmak üzere. Biz eski şehir bölgesindeydik ve burada
yapılan en son bina yaklaşık 35 yıl önce yapılmış, yeni binalar yapılmasına
izin verilmiyormuş. Şehrin içine girdik panoramik şehir turu yaptık,
birkaç tarihi eserin önünden geçtik fakat otobüsün içinden bakarak hiçbir şey
anlaşılmıyordu. Herkes heyecanlıydı ve direkt Atatürk’ün doğduğu eve gitmek
istiyorduk. Bu yüzden çok gezmeden Atatürk Evi’nin yakınlarında otobüsten indik
ve neredeyse koşarak(heyecandan) Atatürk’ün evine vardık.
Sıra vardı merdivenlerde sırayı bekledik bu arada
Atatürk evinin tarihi ile bilgi aldık. (Tarihi bilgiyi okumak istemeyenler için
iki yıldız koyuyorum, başladığı ve bittiği yere.) *1870 yılında bir vakıf
(Rodoslu Müderris Hacı Mehmet Vakfı) tarafından yapılmış. Ali Rıza Efendi, bu
evi Atatürk'ün doğmadan birkaç yıl önce kiralayana kadar farklı ailelerin (Önce
İbharim Zühdü Efendi'nin, daha sonra Selanikli Abdullah Ağa ve eşi Ümmü
Gülsüm'ün) mülkiyetindeymiş. Ali Rıza Efendi 1888 yılında vefat edene kadar
Atatürk ve ailesi bu evde yaşamışlar. Ali Rıza Efendi'nin vefatından sonra
Atatürk'ün doğduğu evin yakınlarında daha küçük bir eve taşınmışlar. II.Meşrutiyetin
ilanından sonra ayaklanmayı bastırmak için Selanik'te Hareket Ordusunda
görevlendirilen Atatürk, annesi ve kız kardeşiyle tekrar doğduğu evde yaşamış.
Atatürk Selanik'ten ayrıldıktan sonra 1912 yılında Selanik Yunanistan
yönetimine geçene kadar annesi ve kız kardeşi bu evde yaşamaya devam etmişler,
daha sonra İstanbul’a gelmek zorunda kalmışlar.
Selanik Yunanistan yönetimine geçtikten sonra anlaşma
gereği ev Yunan bir aileye satılmış. 1933 yılında Selanik Belediyesi Türk-Yunan
dostluğunun göstergesi adına evin kapısına Atatürk’ün bu evde doğduğuna dair
(Yazı 3 dilde yazılmıştır Türkçe, Yunanca ve Fransızca olmak üzere.) bir
mermeri törenle yerleştirmişler. Daha sonra Selanik Belediyesi Atatürk’e hediye
etmek için evi satın almış ve 19 Şubat 1937’de Türkiye’nin Selanik
Başkonsolosluğuna bırakılmış. 1945 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış ancak
1950 yılında tamamlanabilmiş (II.Dünya Savaşı ve Alman işgali yüzünden). 10
Kasım 1953’te (Atatürk’ün ölümünün 15.yıldönümünde aynı zamanda Atatürk’ün
naaşı anıtkabire taşınmıştır.) Atatürk Evi olarak ziyarete açılmış. Atatürk’ün
bazı eşyaları Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı’ndan Atatürk Evi’ne sergilenmeye
gelmiştir.*
Bilgi almamız bittiğinde sıra bize gelmişti ve içeri
girdik.
Eve girdiğimiz anda bizi sol tarafta Atatürk'ün
gençliği mutfakta karşıladı. Mutfağa ve banyoya girilmesine izin verilmemiş bu
yüzden kapıdan içeriye baktık. Diğer tüm odaları sıırayla gezdik, içlerine
girdik. Odalarda ve koridorda Atatürk'ün eşyaları cam içinde sergileniyordu
ayrıca hayatı boyunca bulunduğu şehirler hakkında bilgi veren panolar vardı.
Atatürk'ün kişisel eşyaları'nın fotoğrafları
Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı Mührü
(Ev hakkında bilgi vereceğim < > arasında okumak istemeyenler o bölümü atlayabilirler.) <Ev 3 katlıydı 2 yerden girişi vardı. Bir tanesi fotoğrafta görülen merdivenle çıkılan giriş kapısı, bir tanesi de merdivenin altından bahçeye açılan kapı. Giriş katında mutfak ve oturma odaları vardı, ikinci katta yatak odaları vardı (Atatürk'ün odası ve doğduğu oda bu katta) ve alt katta da Atatürk'ün kitaplığının olduğu bir oda ve başka odalar vardı. Ayrıca bahçede Atatürk'ün babasının diktiği bir ağaç vardı.>
Doğduğu odayı, banyosunu, mutfağını, kitaplığını
görmek aynı yerde farklı zamanlarda da olsa nefes almak gerçekten çok güzeldi.
Fakat 19 Mayıs olduğu için dışarıda bekleyen insan çoktu bu yüzden hızlı gezdik
ama daha çok kalmak isterdik. Evi gezdikten sonra herkesin toplanmasını
beklerken evin karşısından Atatürk Evi anahtarlığı ve buzdolabı süsü
aldık(4-5Euro gibi bir fiyatı vardı). Bu sırada otobüste arkamızda oturan
Doktor Hanım (gezi boyunca ona böyle hitap edildi) Yunanistan göçmeni olduğunu
3-4 sene önce buraya geldiğinde evde daha çok Atatürk eşyası olduğundan
bahsetti. Birkaç sene önce eşyaları Türkiye’ye yollamak istemişler ve yolda
kaybolmuş, ilginç.
Herkes toplandıktan sonra tekrar otobüse bindik ve
şehirde otobüsün içinden panoramik tur yapmaya devam ettik. Daha sonra bizi
şehir merkezinde bıraktılar ve 1-2 saat serbest zaman verdiler. Bizde kendimiz
gezmeye başladık. Önce indiğimiz yerdeki kuleden başladık.
Beyaz kule Selanik'i temsil eden şehrin sembollerinden sayılan tarihi bir kule ve müze (Müze giriş ücreti 15 Euro gibi bir şeydi fakat biz çıkmadık az zamanımız vardı şehri gezmek istedik.). Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1575 yılında Mimar Sinan tarafından deniz kenarına yapılmış. Daha sonra şehir Yunanistan'ın eline geçince Osmanlı esintilerini silebilmek için defalarca beyaza boyanmış. Ama kuleden her seferinde boya akmış. Bu yüzden adı Beyaz Kule olarak kalmış.
(Fotoğraflar sahil kenarında ana caddede bisiklete binen bir kadın ve bir sokak arasını gösteriyor.)
Daha sonra sahili takip ederek ilerdeki Aristoteles Meydanı'na gitmeye çalıştık.Bu kordon küçük İzmir gibi gözüksede İzmirden oldukça kötü bir durumdaydı. Binalarda küfler vardı. Ayrıca dükkanlar açık değildi, hediyelik eşya ve kıyafet alacaktık, tabi alamadık. Şehrin tamamı çalışmıyor ve deniz
kenarındaki kafelerde oturuyor gibiydi.
(Bu meydan hakkında bilgi almak istemiyorsanız +'lar
arasını okumayabilirsiniz.) +Aristoteles Meydanı Selanik'in merkezinde sahil
kenarında olan ana meydandır. Fransız mimar Ernest Herbrard tarafından 1918
yılında tasarlanmış fakat yapımı 1950'li yıllara kadar bulmuş. Bu meydanda
Noel kutlamaları, festivaller, karnavallar, mitingler gibi önemli etkinlikler
yapılmaktadır. Meydanın kenarlarında çok sayıda kafeler ve barlar
bulunmaktadır. Ayrıca Selanik'in en iyi beş yıldızlı otellerinden biri olan
Electra Place Hotel vardır. (Fotoğtafta gördüğünüz bina Electra Place Hotel
binasıdır.) Electra Place Hotel'in tam karışısında Selanik'in en ünlü sineması
Olympion vardır.+
(Fotoğraf Electra Place Hotel'in olduğu taraftaki sokak)
Aristoteles Meydanı'nda çok fazla güvercin vardı ve
sanki insanların buluşma noktası gibiydi. (Fotoğrafta ben(soldaki) ve
kuzenim(sağdaki) dayımın objektifinden Aristoteles Meydanında.)
Aristoteles Meydanı'na giderken fark etmediğimiz Beyaz
Kule'nin tam arkasında bir heykeli dönüşte fark ettik fakat dili yunanca olduğu
için kimin heykeli olduğunu anlayamadık. Evimize döndüğümüzde fotoğraflara
bakarken heykeldeki kişinin kim olduğunu çok merak ettik ve araştırdık.
Heykeldeki kişi Nikolaos Votsis'dir. Balkan Savaşları'nda yükselen rütbesiyle
Tuğgeneral olan bir deniz subayıymış.
Daha sonra Beyaz Kule'nin önünde Yunan bir aileye denk
geldik. Çocukları çok tatlıydı ve fotoğraf çekmek istediğimizi söyledik. Annesi
kabul etti, babası 10 Euro diye espiri yaptı. Teşekkürler, çok tatlı bir
aileydiniz!
Otobüsümüze varmak üzereyken sahil kenarında bir
heykel gördük ve merak ettiğimiz için yanına gittik. Büyük İskender
heykeliymiş. (Alexander is great yazıyordu.) Ayrıca gezi boyunca Yunanlılara ve
Makedonlara Büyük İskender'in nereli olduğunu sorduk, sorumuza çok
agresifleşiyorlardı ve kendi ırklarından olduklarını söylüyordu.
Yeşilliklerin arasından otobüsümüze vardık ve
Yunanistan gezimiz burada sona erdi. Hatalı anlattıysam affola, okuduğunuz için
teşekkürler. Sevgiyle kalın...